SADECE SEN VE BEN VARIZ.
Adam günün tüm yorgunluğunu atmak için küçük evinin küçük balkonuna kurulmuştu. Kahvesi ocakta kendisi ise güneşin batmak üzere olmasına rağmen yaydığı sıcakta pişiyordu. Bulutlar ve dolunay gökyüzünün diğer ucunda kendisini göstermişti. Dünyanın iki farklı yüzü aynı anda ortadaydı işte. Dünyanın dahi tek bir yüzü yoktu; içindekilerin tek yüzlü olmasını nasıl bekleyebilirdik ki? Düşünceleri vardı. Lakin düşüncelere boğulacak gücü yoktu. Yakın zamanda onun için önemli bir iş vardı. Ve bu kalan hayatını etkileyecek derecedeydi. Terfi de alabilirdi, işten de atılabilirdi. Kendisine bağlıydı. Birçok şeyi kaybetmişti. Saflığı ve güzel kalbi de bunların arasındaydı. Ama hâlâ bir hayatı vardı. Ve devam ettirmek için bu işi en iyi şekilde yapmalıydı. Zaten kendisi için yaşamla ölüm arasında tek biri duruyordu. Sonra kahvenin olduğunu söyleyen o narin sesi duydu. Eşi. Hayatının en güzel kısmıydı. Umudunu kaybetmiş, dibe vurmuştu. Ölümle yaşam arasında gidip gelirken onu tanımıştı. Nirengi